Sakin ol Azort!



Dünya'nın ve Ülkemizin en çok tartışma konularından biri ‘Enerji Üretimi.’ Hümanist yaklaşımda değerlendirirsek; insana ve doğaya zarar getirmeyecek enerji üretim sistemlerini kabul ediyoruz. Bunun en güzel örnekleri rüzgâr enerjisi, güneş enerjisi vb. En kötü örnekleri Nükleer enerji, Hidro Elektrik Santralleri ve onun gibi doğaya, insana, canlıya zarar verenler…


İtalya’da mart ayında yapılan Uluslararası Cittaslow İcra Kurulu toplantısında Türkiye'nin 11'inci ‘sakin kent’i seçilen Erzurum'un Uzundere (Azort) ilçesinde yaşanan sevinç “HES yapılacak” haberiyle yerini endişeye bıraktı. Uzundere Belediye Başkanı Halis Özsoy, “HES ekolojik faciaya neden olacak ” diyor.


Fakat bu serzeniş kimlerin umurunda?


Bu durum karşısında sakin olmak en kolay çözüm. Bekleyin ve görün, Tortum Şelalesinin nasıl kuruduğunu, meyve-sebze üretiminin bir daha olmayacağını, iklim de yaşanan ciddi değişiklikleri dikkatli ve dingin bir şekilde izleyin.


Kapitalizm ve sömürünün egemen olduğu tek düze bir yaşam tarzının dayatıldığı günümüzde yeni bir dönem başladı. Sadece suyun borular içine alınarak kilometrelerce (Tortum'da 17 km, tüm Türkiye'deki 2000'e yakın projeler gerçekleşirse 8-10 bin km) alanın susuz bırakılmasından, haliyle besin membalarımızın yok olmasından, kalan son nüfusun da göçe mecbur edilmesinden bile ötesi var.


İlçemiz gerçekten sakin, hem iklim ve hem de coğrafi özellikleri açısından muazzam. Bana göre Türkiye'nin 1'inci ‘sakin kent’i seçilmeliydi. Fakat sakin olması bu gibi hallerde sessizliğini bozmaması anlamına da gelmiyor.


Derin ve uzun koyaklar içerisinde kurulmuş, şehrin yaz turizmine katkı sağlayabilecek, vilayetimizin en şirin kazasına ‘yatırım’dan maksatları Hidro Elektrik Santralleri mi olacaktı?
Yerel yöneticiler kaç defa dile getirdi bu konuyu?


Azort’a kim sahip çıkacak!


Tam siyasetin göbeğine oturacak konular öyle değil mi?


Seneler evvel birbirine komşu olan Tortum’un Bağlarbaşı beldesinde bu konu tekrar gündeme gelmişti. Her şeyden önce orada yaşayan halkın direnişi çok önemliydi. Suyunu kaybetmek istemiyordu. O topraklarda yaşayanlar, Rus işgalini de görmüşler, Gürcüler ve Ermeniler ile birlikte mutlu-mutsuz ortak yaşamları da olmuş. Bu öykülerin hiç biri, onların büyük bir çadırın değerli direklerinden biri olma, yani olumlu-aidiyet hislerini zedelememiş. Rus işgali zamanlarında o vadinin Gürcüleri, Türkleri bir araya toplamışlar ve yakmaya yeltenmişler. Bir Rus komutanı ise 'insan olmadan memleket neye yarar' diyerek bu katliamı engellemiş. Tekrar o günleri gözümüzün önüne getirelim.


Haksızlık-nesneleştirilme-yok sayılma-aidiyet kırılması gibi bir süreci yaşamadıklarını 'biz, şimdiki gibi bir zulmü hiçbir devirde görmedik' diye empoze eden siyasetçiler... Saldırgan davranmak yerine, Erzurum sınırları içerisinde en verimli en güzel toprakları heba ettirmemek insan olarak en doğal hakkımız değil mi?


Tortum’a sözde sahip çıkan Cumhuriyet Halk Parti’si Tortum Bağlarbaşı semtinde gövde gösterisi ve şov yapmak dışında, orada yaşayanların hangi haklarını savunabilmişlerdi?


Elbette savunamamışlardı, çünkü onların amacı orada yaşananları siyasetlerine aracı olarak kullanmaktı. Bağlarbaşı olayını tekrar yaşamamak için herkesin el birliği içinde doğru hareket etmesi gerekiyor.


Bu bir folklorik güzelleme değil; dramatizasyon, ajitasyon hiç olmamalı. Köklerinizi takip edin. Perisuyu, Gerze, Tortum, Alakır, Çoruh... Binlercesi.


3000 yıllık bir tarihi geçmişe sahip olup, birçok medeniyete ev sahipliği yapmış Uzundere ilçesine Hidro Elektrik santralleri yapılması herkesi derinden etkilemektedir. Halkının oyu ile seçilmiş Uzundere’yi temsil eden Belediye başkanın serzenişine ilimizin yerel yöneticileri dikkatlice kulak vermesi gerekiyor.


HES, 12 kilometre boyunca nehirlerin hem yatağını değiştirecek hem de suyun önemli bir kısmını alacak. Uzundere’yi temsil edenler tüm zeminlerde mücadelelerini sürdürdü. Bu proje ile ilgili ‘ÇED, gerekli değildir' kararı verildi. Yargı böyle bir kararın olmayacağını ispat etti ve Danıştay da bunu onayladı. Fakat şimdi çevresel etki değerlendirme süreci (ÇED) yeniden başladı.


Tortum Barajı, Uzundere Balıklıköyü’nden hemen sonra şelaleye dönüşüyor. Bölge ekolojik öneminin yanı sıra bir su sporları merkezi haline geldiğini unutmamak gerekir. Burada yelken, kano, rafting gibi su sporları yapılıyor.


HES yapılması, Bakanlar Kurulu kararı ile ilçenin turizm merkezi ilan edilmesine engel teşkil ediyor. Gelirini turizminden sağlayan insanlar, ciddi zarara uğrayabilir. HES yapılırsa Dünya Sakin Kentler Birliği tarafından sakin kent ilan edilen Uzundere’nin sakin kentliği kalmaz. Yörenin ekosistemi bozulduğu için organik tarımsal üretimden elde edilen gelir yok olur.


Sakin kent Uzundere’yi sakinleştirmemek için yapılan girişimlerin sonuçsuz kalacağına inanıyor, bu tür konular söz konusu olduğunda yöneticilerin de gereken hassasiyeti vermesi gerektiğini düşünüyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Japonların kutsal toprağı; Kân köyü

Eskiden KÂR Yağardı Erzurum'a