Kayıtlar

Haziran, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Çok kan kaybettik

Bu sefer savaşla değil yozlaşarak, kötülükleri İyiliklere tedai ederek, insanı iftiraya, belaya girft eyledik. Doğdum ve büyüdüğüm zaman dilimi, birlik ve beraberliğin bittiği noktada kesişiyordu. Kötü zamana denk geldik. Gerçi dünyanın iyi zamanı da olmadı ki. Zor bir başlangıca imtiyaz sahipliği yaparken, soğuk iklimin dayanılmaz sancılarını içimde hissettim. Sıcak, kavrucu yaz aylarında üşüyerek Güneş'in tadını çıkardım. Ve üşümeye başladığım gün, içimden 'Tanrı çileyi yarattı' dedim.  Müphem bir sancıydı bu, sonu belli olmayan. Ucu bucağı nereye gider bilinmez, halk nasıl bir kafa bilinmez, kafanın ucu bucağı yok. Kıvranıp duruyorum sancıdan. Soğuk sancıların başlangıcında henüz on sekizinde idim. Aklın terbiye edilemeyeceği günlerde sadece yaşamak istiyordum. Seviyordum ama boş bir sevmekti bu. Henüz on sekizinde iken yaşama, bana gül bahçelerini kim bahşeder Allah'tan başka. 'Erzurum'un kışı zordur balam buz tutar yiğitlerin bıyığı' diyo...

Dile kolaydır, ama kalbe değil.

Pespaye bir ağacın gölgesinde Dile kolaydır ama kalbe değil. Doğru olmayan dünyada  Doğru olmaktır amaç. Sehif bir hayatı nereye kadar yaşayacağız. Düşüp-kalkmadan, nasıl tanıyabiliriz düzmece olan toplumun, düzmece yalanlarını. Azrail gelene kadar biraz dolaşalım, ezgilerle dolu Türk beyliklerinde. Katıksız, naturelliği henüz bozulmamış olan toplumun asil damarları kopmadan. Egoları yarıştıralım. Memlekette başka türlü yer bulmak zordur. Ağaçlar, Gölgesi bazen yaş, bazen dolu, bazen dikenli olabilir. Farzet kapıldık ideal bir hayata. Oturduğun yerde bir ayağın çukurdadır. Herşey olabilir bir ağaç gölgesi altında. Düşünceler sadece farzettirir, fark edilmeden. Toplum dilini ağaçlara değil sokaktaki yıkıl duvarlara konuştu. Ben, kara bir ağaç gölgesi seçtim. Viran yaşadığım hayatı anlamlandırmak için sadece farzettim. Farz olanı değil; Sadece farz edilmeyenleri... Sönük renkli duvarlar  Hâcis anıları anlatıyor. Yeşili olmayan ağaçlar...

Affet ya rab!

Kırıldığım çok, kırdıklarım boyutunu aştı. Bu kul yine haddini aştı! Affet ya rab! Tanıdığım ne kadar kadın-erkek varsa, sonunu düşünmeden yola çıktım. Onları yarıda bıraktığım günler oldu. Kul Hakkı'na girdim. Gıybet ettim, kötü sözler sarf ettim. Ne kadar şuursuz bir gençlik ki bu böyle... Aynaya baktığında otuz gibi duran, Ruhuna indikçe 20 lik bir delikanlı. Nasıl bir gençlik bu böyle... Geceleri gündüz yapan. Vakti nakite çeviremeyen. Azap nedir bilmeyen. Sonunda ne olur demeyen. Bir gençlik işte. Affet ya rab! Gün geçtikçe herşey giderek kötüye varıyor sanki. Sanki bu kulun bir daha asla doğru yolu bulamayacakmış gibi hissediyor. Ya rab! Başı Rahmet, ortası mağfiret, sonu kurtuluş olarak bahşettiğin Ramazan ayında istediğin tevekkülü senden esirgedik. Sana sadece birşey yiyip içmemek için geldik. Ya rab!  Şüphesiz merhametin tek sahibisin. Kullarını seversin. Affedersin. Kırdığım çok kalp var, karşılığında misli ile kırıldığı...

Türk Okçuluğuna Uluslararası İlgi

Resim
Erzurum'da yürütücülüğünü Şehir ve Kültür Araştırmaları Derneği'nin yaptığı Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı'nın "Uluslararası Öğrenciler Akademisi 2016-Erzurum" projesinin bahar dönemi, düzenlenen Narman-Oltu gezisiyle sona erdi. Geziye Uluslararası Öğrenciler Akademisi'ne devam eden yaklaşık 65'i misafir öğrenci olmak üzere yaklaşık 80 kişi katıldı. Gezide ilk olarak Narman'ın mesire alanında Geleneksel Türk Okçuluğu Eğitmeni Bünyamin Akbulut tarafından geziye katkılanlara okun ve yayın tarihi, Türk okçuluğu gibi konularda seminer verildi. Daha sonra Narman peribacalarının olduğu mevkide öğrencilere tek tek ok atış talimi yaptırıldı. Ok talimine dünyanın dört bir yanından eğitim için Erzurum'a gelmiş öğrencilerin ilgisi görülmeye değerdi. Öğrenciler hem ok atışı yaptılar hem gönüllerince Narman peribacalarını gezip bol bol fotoğraf çekildiler. Peribacaları gezisinden sonra kafile Oltu'ya geçti. Burada Vizyon ...

Papatya

Hayatımın en sevimli çiçeğidir papatya. Ama en çok canımı acıtan da odur. Bahar'da bir araya gelip, göz yaşlarında çırpınan iki hastalıklı duyguyduk biz. Senin aşka alerjin vardı, benim sana. Her aşkın başlangıcında bir totemsin. Seviyor ya da sevmiyor, bunu son yaprağında sen belirlersin. Senin sayende umut bağladı insanlar. kitaplar, filmler, sayende platonik sevmeyi başardı insan. Bahar ayı benim burnumun dolu, gözlerimin yaşardığı aydır. Çiçeğe ve polene alerjisi olan belkide nadir insanlardan biriyim. Bugün bir doğa gezimde papatyalarla karşılaştık. Alerjim olduğunu bilmeme rağmen onu kökünden koparıp kulak arkama yerleştirdim. Uzun zaman oldu görüşmeyeli, biraz koklaştık. Hasret giderdik birbirimizle. Gün boyunca gözlerim şiş, burnum tıkalı, sürekli hapşırdım. Bunları yaşayacağımı biliyordum, ama sevmenin ve sevişmenin de bir bedeli vardı. Aslında kalbimin ve iç dünyamın doğa ile barışık, dış dünyamın ve bedenimin doğaya karşı barışık olmadığını keşfettim. Sonra kuşkulandım, ...

Vasıf

Masada duran boş kağıda benzer meseleler. Yazılacak şeyler var... Kalem oynatacak kimseler yok. Kalemşor var... Kelam yok. Prospektüs, gizemli sebepler anlatırlar. Hüzünü yaşatırlar. Yaşanan yaşanmayan, Keman, klarnet duydukça çınlayan... Zevcen kalem olsa... Mürekkep yüreğinden damlasa... Nitelik arayan bir şahsiyete benzer cüsseler. Bozuk ritmlere doldurulan anlamsız yanlış cümleler. Kalpleri iskambil kağıdına benzer, desteler dağıtır gözlere. Maça, kupa, karo ve sinek; oyunun kaderini belirler. Tarot kartlardan türemiş akıllı kimseler, bu oyunu müjdeler. Ey vasıfsız kimseler, Sen ister didin, ister uğraş ömrün boyunca. Küsme kaderine, Çünkü, papazlar kişilikleri simgeler. Nedir hususiyetin, kirli ellerle donatılmamış yüreğin mi? Yoksa...