Papatya

Hayatımın en sevimli çiçeğidir papatya.
Ama en çok canımı acıtan da odur.
Bahar'da bir araya gelip,
göz yaşlarında çırpınan iki hastalıklı duyguyduk biz.
Senin aşka alerjin vardı,
benim sana.
Her aşkın başlangıcında bir totemsin.
Seviyor ya da sevmiyor, bunu son yaprağında sen belirlersin.
Senin sayende umut bağladı insanlar. kitaplar, filmler, sayende platonik sevmeyi başardı insan.
Bahar ayı benim burnumun dolu, gözlerimin yaşardığı aydır.
Çiçeğe ve polene alerjisi olan belkide nadir insanlardan biriyim.
Bugün bir doğa gezimde papatyalarla karşılaştık.
Alerjim olduğunu bilmeme rağmen onu kökünden koparıp kulak arkama yerleştirdim.
Uzun zaman oldu görüşmeyeli, biraz koklaştık.
Hasret giderdik birbirimizle.
Gün boyunca gözlerim şiş, burnum tıkalı, sürekli hapşırdım.
Bunları yaşayacağımı biliyordum, ama sevmenin ve sevişmenin de bir bedeli vardı.
Aslında kalbimin ve iç dünyamın doğa ile barışık, dış dünyamın ve bedenimin doğaya karşı barışık olmadığını keşfettim.
Sonra kuşkulandım, aşk ne kadar doğal ve ben ne kadar barışığım?
Aşka olan barışıklığım papatya ile eş değerse, karşılığını ödemeyi göze alıp yine de 'aşk' diyebilirdim.
Aklımda bir soru işareti daha...
Papatyayı toprağından ederek, yapraklarını kopararak sevgi besleseydim. Yine bedel ödemeyecek miydim?
Papatyam,
Sana alerjim bile olsa, bana zarar bile versen, yinde de seni seviyorum.
Masum olduğunu bilmeyenler, seni sevip, sevmemekle suçlar.
Senden beklentisi vardır. Senden umut, sonuç ister.
Ama ben seni karşılıksız seviyorum.
Ne kadar canımı yaksanda,
Sana selam vermeyi asla ihmal etmeyeceğim.
Masum papatya.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Japonların kutsal toprağı; Kân köyü

Eskiden KÂR Yağardı Erzurum'a