Kayıtlar

Ağustos, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yıldızlarla mevsimsel kavgam

Yıldızları hissederek izledim, görmek ne mümkün. Yenik düştüm kendimi göre göre. Geceler olsun diye dua ederim gündüzlere. Keder bu ağustos sıcağında benim en güzel adım. Son da olsa bir baharın habercisi bu eylül geceleri. Yapraklar kurumadan düşsün istemem yere dalımdaki bu hüzün yaprakları. Sessizlik en büyük korku bu sokakta en ufak bir ses beni ürkütecek kadar derin. Müziğin evrenselliğiyle ruhum geçici bir avuntuda. Aklımı başımdan alıyor her tıngırtı, her ritm kaldırımda bir adım demektir, her adım bir hayali gözler önüne getirmektedir. Bedenimi ısıtan güneş ne vakit batmaya kalksa yıldızları ararım gök yüzünde. Ay tutulmuş umurumda mı, benim yüreğim tutulmuş koca gök yüzü arasında küskünlüğüm bu yüzden. Bu kadar temiz havada kirli nefes almak, ruh bitmiş, bari cüsse ayak uydursun bu kirliliğe sigarayı iki pakete çıkarmak, her solduğumda bu illetin ardından kana kana su içmek, hülasa yine de söndürmüyor bu ateşi. Gecenin küçük ama sevimli aydınlatıcıları giderse bana haber veri...

YAVUZ BÜLENT BAKİLER - SEN ŞİİRİ

Resim

O Akşam

Boğulan bir zamanda anlaşılmaz ama zor anlaşılanlardık. Yanlış zamanda sevimli doğru zamanda birbirine katlanamayan birer aşık sevgili. Fikrimin ince gülüydün oysa. Şarkılar seni söylerdi, bundan kaldı adın. Zamanı da bilmem ama yersiz bir sevgiyle taçlandı ömrümüz. Aramızda duvarlar sen çırpındın ben duvarı aşamadım. Duvarı atlayan senin muradına erdi. Seni gören göz, senden başkasına nerden bakabilirdi? Bağlanıyordun doğru zamanda, sana gül bahçesini koklatan benden daha başkası oldu. Doğru zamanda doğru insan ancak bu kadar yanlış bir zamanda olabilirdi. Sana vicdan yaptıracak bu gözler, eriyip aksaydı da bu umut trenine bindirmeseydi beni. Gecenin bir vakti aradın beni o vakit tanıştık birbirimizle. Anlamın içinde anlam bulamamış bu meczuba anlamı yok dedin. Yıllar sonra ilk defa hislerin kaybolduğu bir geceydi o akşam.

Topunuz gelin!

İçinde olduğumuz koşulların farkında olmayanlara; olup da şuursuzluktan veya ideolojik körlükten durumdan memnun olanlara; Krizi derinleştirmek için istihbarat faaliyeti yürüten görevli ve hainlere şunu söylemek istiyorum: “Bu bir savaş ve savaşta yerim bellidir; Topunuz gelin!

Bizim buralarda bir tuhaflık var!

Memlekette şair kalmadı, hiç kimse güzel konuşmuyor. Gönlümün merhemi tamamen şarkılara kalsa ritmine kalbim dayanmıyor. Teselli verecek ağabeyler, nasihat verecek dayılarda terk etti gitti. Hacı amcalar okşamıyor başımızı Anadolu tümüyle yozlaşan bir coğrafya oldu artık. Bizim buralara bolca yağmur yağıyor şu günlerde fakat toprağa merhamet eken yok. Filizlenen başak hasatı görünce şefkatle biçen çiftçi köyde durmuyor artık. Bayramda elini öpmeye gideceğim akrabam, büyüğüm sanki yaşarken öldüler. Hatır gönül bir fincan kahve ile değil paylaştığın ekmekle bitti. Bizim buralarda bereket bitti. Kazan kazan yok. Tadı yok, tuzu yok. Uzatmaları oynuyoruz, Türklüğümüz Müslümanlığımız hepsini sanki sadece yaşamak için yaşıyoruz. İnançlar çok azami derecede aşağı indi. Ne hocaya güven kaldı ne hacıya. Bizim buralara ozanlarda gelmiyor artık kahvelerde kitap yok, muhabbet yok, hiç bişey yok. Herşeyin tükendiği bir memlekette yaşıyorum sanki. Güzellikler bitiyor. Tüp değil, ekmek deği...

Doların Yükselişi

Hepinizden özür dilerim. Doların bu hale gelmesinin sebebi benim. Çünkü ben vakit geçsin diye radyo televizyon bölümü okudum ve hiç bir şey üretemedim. Üretmeyi de düşünmedim, bu vatana sadece iş gücü verdim. Şehre göç ettim ve her şeyi hazır olarak tüketmeyi seçtim. Elveda Aliexpress, elveda hayalini kurduğum fotoğraf makinası, elveda yeni almayı düşündüğüm bilgisayar, elveda Avrupa’ya gitme hayallerim... Bakın gerçekten mizah yapmıyorum ki şu durumda mizah yapanlara da kızıyorum. Hiç kimse, hiç bir ülkenin vatandaşı bu durumda şu an bizim ülkenin vatandaşının sergilediği tavrı sergilemez. Yapmayın, YAZIK! Gerçekten vatandaş olarak bu duruma üzülüyorum. iPhone telefonumu kullanırken bile elim titriyor artık, keşke bu kadar kapılmasaydık teknoloji hayranlığına. Her zaman ki gibi bu konuda da birleşemedik. Bu durumda ülkede iki grup çıkıyor; Ülke batıyor diyenler ile Ülke batıyor diyene kızanlar. Devlet başta olmak üzere hepimiz lüks harcamalarımıza son versek, derhal üretim ekonomisine...