Yıldızlarla mevsimsel kavgam



Yıldızları hissederek izledim, görmek ne mümkün.

Yenik düştüm kendimi göre göre.

Geceler olsun diye dua ederim gündüzlere.

Keder bu ağustos sıcağında benim en güzel adım.



Son da olsa bir baharın habercisi bu eylül geceleri.

Yapraklar kurumadan düşsün istemem yere dalımdaki bu hüzün yaprakları.

Sessizlik en büyük korku bu sokakta en ufak bir ses beni ürkütecek kadar derin.




Müziğin evrenselliğiyle ruhum geçici bir avuntuda.

Aklımı başımdan alıyor her tıngırtı, her ritm kaldırımda bir adım demektir, her adım bir hayali gözler önüne getirmektedir.

Bedenimi ısıtan güneş ne vakit batmaya kalksa yıldızları ararım gök yüzünde. Ay tutulmuş umurumda mı, benim yüreğim tutulmuş koca gök yüzü arasında küskünlüğüm bu yüzden.



Bu kadar temiz havada kirli nefes almak, ruh bitmiş, bari cüsse ayak uydursun bu kirliliğe sigarayı iki pakete çıkarmak, her solduğumda bu illetin ardından kana kana su içmek,

hülasa yine de söndürmüyor bu ateşi.

Gecenin küçük ama sevimli aydınlatıcıları giderse bana haber verin. Yandığını hissederim ama alçaklardan söndüğünü bilemem. 

Umudum bu mevsimde,

Eylül sabır ayıdır renkleri değişmeye başlar ağaçların,

bakın siz şöyle,

gelirse Ekim’e kadar gelmezse Kasım’da görüşürüz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Japonların kutsal toprağı; Kân köyü

Eskiden KÂR Yağardı Erzurum'a