2. Sonbahar

 Kaybolan günlerin hesabı var.

Hesap merhamettir, şiir bulunur fakat şefkat bulunmaz bir sokakta. 

Bitti gün vakit tamamdır.

Akı gördük siyah tamamdır.

Korkular ve arzular artık anlamsız.

Eylül’ün düşen yaprağıyım ben, kaldırımlar toz bulutu. Üstüme basan çok, şarkılar susar heves kalmaz.


Yüreğin başka bir çağda oluşu sözcüklere ne ağır! Herkes gibi değiliz biz, biz artık biz değiliz. Dünyanın dışına atılmış adamım artık ben Efe kızı, bir aşk tipiye tutuluyor daha ilk dönemeçte. 


Oysa sevgili nasıl değiştirir dünyanın gerçeğini? Gönlümde ki gök kuşağının afili renkleri her gün biraz daha gri. Kulaklarım aşina değil bu umarsız sözlere. 

Ve yüreğim alışkın değil bu pervasız gidişe. 

Belki de ben aşkı, sevdayı 

Ayrılığın özüne bu kadar meçhul işlediği için sende yandım. 


Aşk; gözlerine çok ıraktı, 

Ben ondanda uzaktım. 

Dar ağacımdaki o kalın ilmekli ipi, 

Senin fotoğraflarında sarkıttım. 

Tek nefeste son bulsamda, 

Aşk benim için ölümdü, 

Ben aşk için hayattım...


Omuzundaki o bir başlık boşluğa daha mı hafif geldi ki hayat, ayaklarını alır gibi kucağına, yaprağın altına yürüyen su sessizliğinde öyle hayal olup gittin? 

Bizim olduğumuz hiçbir yerde olmayan herkese, senin olmadığın her yerde, o! Dedirttin...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Japonların kutsal toprağı; Kân köyü

Eskiden KÂR Yağardı Erzurum'a